'12 çocuk isterdim'
Benim en güzel olduğum yer tiyatro sahnesi
'Ağır Roman: Yeni Dünya' dizisinin 'Tina'sı, başarılı oyuncu Sumru Yavrucuk, "Yeryüzünde en güzel olduğum yer; tiyatro sahnesi... Sahnede kusarken ya da ağlarken kendimi güzel hissediyorum" diyor.
'Yabancı Damat'ın 'Antepli Feride'si, 'Fatmagül'ün Suçu Ne?' dizisinin 'Ebe Nine'si Sumru Yavrucuk; Star TV ekranlarında yayınlanan 'Ağır Roman: Yeni Dünya' dizisinde bu kez bambaşka bir karakterle, frapan, yürek yakan 'Tina' rolüyle ekranda. Sumru Yavrucuk; diziyi ve dizideki rolünü anlattı.
DİZİ EKİBİ ÇOK İYİ!
Geçen sezon 'Fatmagül'ün Suçu Ne?' biterken yeni dizi yapmaya pek niyetiniz yoktu. Ne oldu sonra?
Aslında zor bir savaştan çıkmıştım ve dizi yapmayı düşünmüyordum. Fakat bir anda 'Ağır Roman' gelince... Metin Kaçan olması, senaryoyu Ayfer Tunç'un yazıyor olması, derken öyle bir ekip oluştu ki, bir anda bana teklif edilen rol üstünde konuşmaya başladık.
Bundan önceki dizilerde oynadığınız kadınlar seksi olmak şöyle dursun, cinsiyetsiz kadınlardı...
Çok iyi kadınlardı ikisi de. 'Yabancı Damat'ta oynayalı 10 sene oldu, o zaman çok daha gençtim ve insanlar beni hiç kadın olarak görmüyorlardı. İyi kadın rolleri üzerime çok fazla yapışsın da istemedim. Zaten bir oyuncunun ömrü ne kadardır ki? Bir şeye kapılıp gidiyorsunuz ve bir bakıyorsunuz zaman geçmiş gitmiş, elinizde bir şey yok. O nedenle de ben artık bu iyi kadın faslını bitirdiğimi düşünüyorum.
Tina için 'Yine keşfedeceğim bir kadın' diyorsunuz. Halbuki bu kadar sene içinde cebinizde vardır bir sürü malzeme, birini çıkarıp oraya uydurmayı düşünmüyor musunuz mesela?
O niyetle gözü açtığım zaman bile öyle bir malzememin olmadığını düşünüyorum. Rolüme koşulsuz hazırlanıyorum. Roldeki eksiklikleri fark etmek ve onu tamamlamak, işin en güzel yanı. Tiyatro, prova sürecinde cehennem gibi olsa da ondan sonra güzel bir oyun oynadığında da cenneti buluyorsun ki, ben yeryüzünde en güzel olduğum yerin tiyatro sahnesi olduğunu biliyorum.
Fiziksel olarak da güzel hissediyorsunuz herhalde sahnede...
Kesinlikle ama sahne üstünde kusarken ya da gözlerim akmış ağlarken... Benim güzel insanlarım öyle insanlar. Kaybeden insanları seviyorum, sahnede kaybetmiş insanların güzelliğini çıkartmaya çalışıyorum.
12 ÇOCUK İSTERDİM
Hiç çoluklu çocuklu bir aile hayaliniz oldu mu?
Tabii ki. Ben beş yaşındayken babamla çocuk üstüne pazarlık yapıyordum. Yani 24'ten fazla çocuğum olmasın ama 12'den de az olmasın, bir çiftlik sahibiyle evleneyim, her gün tereyağ ve yumurta yiyeyim gibi hayallerim vardı. İlk mesleğim de köpek berberliğiydi.
Sonra ne oldu?
Zaten çok vaktim olmadan küçük yaşta tiyatroyu seçtiğim için mesleğime kavuşmuş oldum.
Memnun musunuz mesleğinizden?
Memnunum tabii. Hayatımda ne yaşanması gerekiyorsa, onu yaşadığıma inanıyorum. Keşke dediğim de bir şey yok açıkçası. (Milliyet Sanat dergisi)
HIRÇIN, 'BENİ YAK KENDİNİ YAK' İLİŞKİLERİ SEVMİYORUM
Savaşarak ve didişerek çalışan bir oyuncu musunuz?
Didiştiğim anda ne ekibe bir faydam olabilir, ne kendime. Benim kendimle kavgam bana yeter. Ben ekiple buluşana kadar kendi kendime büyük kavgalar ediyorum. Ondan sonra genellikle kendi bildiklerimi bir kenara bırakarak yönetmene ve onun dünyasına hizmet etmeye çalışıyorum ama ben huzursuz ortamlarda ya da işini sevmeyen insanlarla çalıştığımda çok kötü işler çıkardığımı da biliyorum. Didişmeyi özel hayatımda da sevmiyorum. Hırçın, 'Beni yak, kendini yak' gibi ilişkileri sevmiyorum. Ha yapmadım mı, belki yaptım ama artık başka bir yerdeyim, artık kafam orada değil.
Sabah